(NOT: Bu yazı ilk olarak, 27.12.2014 tarihinde, Türk AC Milan Fanlarının buluşma yeri olan AC Milan Portal’de, makaleler bölümünde yayınlanmıştır.)
Bu yaz, uzunca bir süre tatil yapma fırsatı buldum. Bu süreç içerisinde, önce Türkiye, ardından da Avrupa’da bir çok şehri gezdim. Avrupa’da toplam 15 civarı ülke ve 25 civarı şehir gezdim. Aralarında en fazla zaman geçirdiğim yer, İtalya’nın Milano şehri oldu. Sebebi, tamamen duygusal…
San Siro İzlenimleri yazıma başlamadan önce, kısaca Milano’dan bahsetmek istiyorum. Milano, İtalya’nın kuzeyinde yer alan, Avrupai özellikleri diğer İtalyan şehirlerine göre daha fazla olan, ancak mimari, tarihi, sanat vs.. konularında diğer büyük İtalya şehirlerinden geride kalan, moda denince Paris ile birlikte Avrupa’nın merkezi olan bir şehir. Bir gezgin için aslında çok da tercih edilmeyecek bir şehir. Şehir ulaşımı, büyüklüğünü göz önüne aldığımızda oldukça rahat. Şehrin merkezinde inanılmaz sayıda ağaç var. Sürekli gölgeler içinde yürüyor hissi yaratıyor. Tramvay yolları da buralardan geçiyor ve nostaljik bir hava katıyor. Ayrıca geceleri şehir turu yapan, romantik tramvaylarda var.
Milano şehrine 2 defa giderek, toplam 4 gün şehirde kaldım. Bunlardan birincisi, San Siro ziyareti ve resmi AC Milan ürünlerinden almak ile geçti. İkinci sefer gitme amacım, 20.09.2014’de oynadığımız Juventus maçını izlemek içindi..
San Siro’ya Giden Yol
11.09.2014 Perşembe
San Siro, şehrin biraz dışında kalıyor. Olimpiyat Stadı gibi düşünülebilir. Normal günlerde ulaşım için Metro’nun Lotto durağından indikten sonra, 46 numaralı otobüs ile 15 dakika kadar gittikten sonra ulaşmak mümkün.
Maç günleri ve maç günlerinden önce stad ziyareti mümkün değil. Bunun dışındaki zamanlarda, stadyum turu, San Siro Müze turu ve San Siro Store gezilebiliyor. Hatırlatmakta fayda var. San Siro aynı zamanda şehrin diğer takımı, ezeli rakibimiz Inter’in de stadı. Dolayısı ile Müze, Store, Stadyum paylaşımlı olarak ayarlanmış şekilde.
Otobüs aslında stadın tam önündeki duraktan geçiyor. Ancak ben San Siro’yu görür görmez, ilk durakta indim. O havayı iyice solumak için. Yaklaşık 10 dakika yürümek durumunda kaldım.
San Siro
Ve sonunda stada geldim. Hep fotoğraflarda gördüğümüz stadımızı, artık ben fotoğraflayabilirdim.
Stad içinde bulunan bar, gezi esnasında ziyaret edilebiliyor.
Oldukça sakin bir günde gitmiştim. Toplam da 20-30 ziyaretçi ancak vardı benim gittiğim saatlerde.
San Siro Turu + Müze Gezisi, toplamda 17€. Fiyat oldukça makul. Gezilen yerlerde büyük bir tarih yattığı düşünüldüğünde, daha fazla da olsa verilebilir bir ücret aslında..
Stadın bu kısmında yer alan duvarda, Milan ve Inter’in kazandığı uluslararası kupalar ile ilgili bilgileri içeren tabelalar var. Resimde bunların bir kısmı gözüküyor. Görünen kısmından da belli olacağı üzere, Milan bu duvarda da hegomanya kurmuş durumda.
Stadyum turu için gezime başladım. Bilet kontrolünden sonra, ilk önce bir koridor çıkıyor. Orada röportaj vs.. yapıyorlar. O koridorun arka planında Inter’in reklamları, logosu vs.. olduğu için fotoğrafını çekmedim. Hemen ardından soyunma odalarına giden bu koridordan geçiyoruz.
Koridorun sol taraflarında soyunma odaları var. İlk önce Milan’ın, sonra Inter’in soyunma odası var. Burası bizim soyunma odasının girişi.
Burası da soyunma odasının bir bölümü. Soyunma odası, yuvarlak bir dizilime sahip.
Yuvarlak olması sayesinde, herkese rahatça hitap edebilmek mümkün oluyor. Soyunma odasında şöyle bir düzen var. 10+3+10 şeklinde toplam 23 koltuk var. Her koltuğun üzerinde LCD ekranlar var. Maçlardan önce her koltuğun üzerindeki LCD ekranlarda oyuncuların isimleri, forma numaraları yazıyor(muş). Görevli rehber öyle söyledi.
Burası da teknik direktörün takıma direktiflerini verdiği masa.
Burası 3’lü koltuk. Neden bu 3 koltuğun ayrı olduğunu sormuştum. Buranın da ayrı bir düzeni varmış. 3’lü koltuğun ortasında, takımın kaptanı oturuyormuş. Sağında ve solunda ise, takımın yıldız oyuncusu ve takımın genç yeteneği oturuyormuş. Geçen sene için, Balotelli, Montolivo, El Shaarawy oturuyormuş. Önceki yıllarda Ambrosini’nin, Maldini’nin ortadaki kaptan koltuğunda oturduğunu da belirtelim.
Soyunma odasından çıktıktan sonra, ileriden sağ taraftan sahaya inen bu merdivenlere çıkılıyor.
Merdivenlerin bitiminde ise tünel var. Buradan sonrası artık çimlere açılıyor.
Ve karşımızda San Siro. Mavi tribün, Milan kale arkası. Turuncu tribün, maraton.
Tünelden çıkınca bir hayal kırıklığı oluştu bende. Stad küçük geldi gözüme. Daha sonra fark ettim ki, aşağıdan baktığım için ve tribünler boş olduğu için öyle geliyordu.
Sahanın içine girmek yasak. Çimler bakımda. Yeşil tribün ise, Inter’in kale arkası. Stadı biz kullandığımızda, rakip takım taraftarları buranın 3. katında oluyor.
Kırmızı tribün ise, VIP ve locaların olduğu bölüm.
Kırmızı tribünün belli yerlerine çıkmaya izin veriyorlar. Diğer tribünlere ise giriş izni yok.
Üst bölümlere çıktıkça, stadın büyüklüğü daha iyi anlaşılıyor. Tünelden çıktığım zamanki hayal kırıklığı, hayranlığa bırakıyor kendini.
Burası da locadan bir kısım. Üst tarafta yayıncı kuruluş ve basın için olan bölüm var.
Curva tribünlerinin önünde fotoğraf çektirdik.
San Siro Müzesi
Burası müzeden bir bölüm. San Siro’nun maketi. Bir benzeri, puzzle olarak San Siro Store’da satılıyor. Aldım kendime bir tane.
Müzenin bir çok bölümünde, formalar, toplar vs.. var. Burası da 2003 Juventus finaline ait bölüm.
Müze de diğer bölümler gibi Inter ile ortak kullandığımız bir bölüm. Ancak müzenin neredeyse %80’i Milan’a ait. Çok büyük bir tarih yatıyor müzede.
2007 Liverpool finaline ait bölüm. Attığı 2 golle 7. Şampiyonlar Ligi kupamızı getiren efsanelerimizden Inzaghi’nin forması da, müzede yerini almış durumda. Yan bölümde de, takımın yıldız isimlerinin formalarını görüyoruz.
2003-2005 arası dönem. Forma sponsorumuzun Opel olduğu zamanlar.
Biraz daha eskiler. 1926-1954-1990’a ait bölüm.
25 yıl boyunca kulübümüzde profesyonel olarak oynayan Paolo Maldini’nin heykeli de yer alıyor müzede.
Neredeyse benim ömrüm kadar zamanı tek bir kulüp altında geçirmiş bir efsane.
San Siro Store
Müzenin ardından, San Siro Store’a gittim. San Siro Store, oldukça küçük bir yer. Çok fazla ürün çeşidi yok. Aradıklarımın çoğunu bulamadım. Inter ile ortak kullanıyoruz burayı da. Neredeyse yarı yarıya paylaşıyoruz. Bir kaç parça ürün aldıktan sonra, daha büyük bir store olan, Milan Mega Store’a doğru yola çıktım.
Stadın çevresi bu şekilde. Oldukça sessiz, yerleşimin az olduğu bir bölge.
Milan Mega Store
Milan Mega Store, takımın en büyük satış mağazası durumunda. Konum olarak, Milano’nun ünlü Duomo Meydanı’nın arkasında yer alan, alışveriş dükkanlarının bol olduğu bir yerde bulunuyor. Burayı ararken, Inter Store’a rast geldim. Elimde Milan çantası, üzerimde Milan tişörtü ile Milan Mega Store’un yerini sordum. Güzel bir harita ile bana yardımcı oldular.
Mega Store 2 katlı. Her yer kırmızı-siyah. İçinde bir çok ürünü bulmak mümkün. İnternet mağazasında gösterilen ama burada olmayan bazı ürünler de var maalesef. Buradan yaklaşık 100€’luk bir alışveriş yaptım. Bir kısmı kendime, bir kısmı ise ACM-TR Forumundan bana ulaşan arkadaşlara. “The Complete History of AC Milan Jerseys” kitabının ikinci baskısı çıkmıştı. Aldım hemen. Oldukça değerli bir kitap. Onun dışında, tişört, kupa, defter, kalem aldım.
Milano’dan ayrılık vakti gelmişti. Gezilecek daha çok şehir vardı. Juventus maçı için geri dönmek üzere, şehirden ayrıldım.
San Siro’da İlk Maç: AC MILAN – FC Juventus
20.09.2014 Cumartesi
Avrupa’da olduğum süre boyunca, gidebileceğim tek maç Juventus maçıydı. Diğer maçlarımız hep deplasmandaydı.
Maç biletini 26€’ya aldım. Yerim oldukça güzeldi. Milan kale arkasında, Curva’nın hemen üzerinde, 2. katta idim. Bizden yukarıda bir kat daha vardı. Oranın fiyatı 21€ idi. Gitmişken iyi bir yer olsun deyip, alt kattan aldım. Fiyatın oldukça iyi olduğunu söylemem gerek. Derbi maçına 26€’ya gittim. Normal maçlarda 21€. Aynı zamanlarda Barcelona’nın sıradan bir maçına giden arkadaşlarım, 71€’ya almışlardı en ucuz bileti. İstanbul’da bile biletler daha pahalı. Milano’da yaşasam, her maça giderdim kesinlikle.
Maça geçmeden, kısaca Milano’ya geri dönüş yolculuğumdan bahsetmek istiyorum. Milano’dan ayın 12’sinde ayrıldım ve Juventus maçını izlemek üzere, 21’inde dönecek şekilde belli bir plan yaptım. Maç ilk başta 21’inde oynanacak diye açıklanmıştı. Ancak daha sonra 20’sine aldılar. Bu da benim planlarımı bir nebze bozdu. 2 Milano ziyareti arasına, Fransa, İspanya, Portekiz gezileri sıkıştırdım. 18 Eylül akşamında, Porto’dan Milano’ya gitmek için yola çıktığımda, maça yetişememek gibi bir durum ortada yoktu. Her şeyin ters gitmesi gerekiyordu ve neredeyse her şey ters gitti. O zamana kadar ve o zamandan sonra hiç yaşamadığım tren problemlerinin hepsini, Porto-Milano arasında yaşadım. Bozulan, geç kalan, yer bulunamayan trenler vs.. derken, kendimi maçtan bir gün önce, Avrupa’nın en güvensiz garı olan Marsilya’da konaklarken buldum. Marsilya’ya kadar gelmek önemliydi, çünkü Milano’ya yakındı. Normal şartlarda, maç günü öğleden sonra Milano’da olabilirdim. Olmadı tabii. Yine aksilikler çıktı. Maça yetişememe tehlikesi ile karşı karşıya iken, programda gözükmeyen bir trenin gelmesi ile, şans benden yana dönmüştü. Üstelik Fransa-İtalya arasındaki muhteşem güzelliğe sahip kıyılarda yolculuk yaparak.
Maça 3 saat kala Milano’ya indim. 18:30 gibi San Siro’ya gitmek için yola çıktım. Lotto’ya kadar gittikten sonra, Milanista’ların arasına karışarak, yola çıktım.
Maç günleri, ücretsiz shuttle otobüsler gidiyor stada. Onlara doğru giderken, büyük bir gürültü ve kalabalığın koşuşturmasına tanık oldum. Takım otobüsü geçiyordu bölgeden. O anda moda girmiştim. Ben de onların peşine takılarak, takımı stada yolcu ettim. Ardından stada gitmek üzere shuttle’lara bindim ve 19:15 gibi stada gelmiştim.
Maç öncesinde stadın çevresi bu şekilde. Bir çok seyyar satıcı yer alıyor. İnsanlar formalarını giymişler, stada doğru gidiyorlardı. İnsanları izledim bir süre. Tarihimiz film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu adeta.
Baresi formaları, Shevchenko, Pato, Nesta, Gattuso, Rui Costa, Kaka’, El Shaarawy vs.. hepsi oradaydı.
Ben de Maldini formam ile oradaydım. 2009 yılındaki vedasından sonra sınırlı sayıda üretilen, 3 Solo Per Te yazılı ve Maldini’nin fotoğrafının bulunduğu forma ile San Siro’daydım.
Bilet kontrolünde çok az bekledim. Formaliteden üstümüzü aradılar. Biletler zaten elektronik olarak okutuluyor ve hemen geçiliyor. Sonrasında kendi sektörüne doğru yol alıyorsun.
Bu kısım efsane güzeldi. Stada doğru giderken, inanılmaz heyecanlıydım. Adeta koşa koşa gittim. Yıllardır hayalini kurduğum bir şeydi bu ve buna kavuşmama çok az kalmıştı. Tüm gezimin en güzel anlarıydı kesinlikle.
Ve sonunda staddaydım. İlk gördüğüm anda büyülendim. Ağzım açık kalmıştı. Türkiye’deki en büyük, en ateşli tribünlere gitmeme rağmen, San Siro bambaşkaydı.
Maça 1 saat kala girmiştim stada. Diğer tribünler kısmen boş da olsa, Curva kale arkasındaki yerini almış ve çoktan gösterilere başlamıştı.
İlk kez Serie A izlerken gördüğümüz örümcek kamerada oradaydı.
Takım ısınmak için sahaya çıktığında, büyük bir sevgi gösterisinde bulunduk. Curva çıldırıyordu.
Sanırım gidilebilecek en güzel maça gitmiştim. Takım 11 yılın ardından, 2 maçta 6 puan alarak sezona başlamıştı. Hücum olarak iyiydik ilk 2 maçta. Takımın başında, efsanelerimizden ve tribünlerin sevdiği bir isim, Filippo Inzaghi vardı. Rakip teknik direktör, eski hocamız Allegri’ydi. Rakip, son 3 yılın Serie A şampiyonu Juventus’tu. Senede 1-2 defa doldurabildiğimiz tribünler doluydu.
İlk yarının son dakikalarından, top oyunda iken çektirdiğim bir fotoğraf. Tribünler tamamen dolu.
Maç esnasında çok fazla fotoğraf çekmedim ve çektirmedim. O anı doyasıya yaşamak istedim. Oynanan oyuna odaklanmak istedim.
1-0 kaybettik. Juventus orta sahasına karşı koyamadık ve yenildik. De Jong oldukça iyi oynadı. Tam bir lider görünümünde De Jonng. Görünmeyen, başlamadan engel olduğu çok pozisyon oldu. Pazzini girer girmez etkili oldu. En önemli fırsatları onun olduğu bölümde yakaladık, ama gol gelmedi bir türlü.
Buradan inmesi oldukça zor. Başı dönüyor insanın.
Maç sonrasında geri dönmek için shuttle’lar bekliyor. İnsanlar genel olarak bunları kullanıyor toplu etkinliklerde. Tabii ki bedava ve çok modern. Juventuslular ile birlikte seyahat ettik.
Gol sevinci yaşayamadım. Galibiyet sevinci yaşayamadım. Efsane isimlerimizin bir çoğunu canlı izleyemedim. Ama San Siro’da maç izlemek, bir çok şeye değdi. Efsane bir zamandı orada geçirilen süre.
Umarım AC Milan Türkiye ailesindeki tüm Milanistalar San Siro’da takımımızı, Milanımızı izleme fırsatı yakalarlar.
Bir sonraki görüşmemize kadar, hoşçakal San Siro.
Bir Cevap Yazın