Gecikmiş bir yazı bu. Hem zaman bulamamaktan kaynaklı, hem de özenip yazmak istediğim için konsantre olmak istedim yazıya. Interrail’e kendi bakış açımdan bir şeyler yazmak istedim. Belki birilerine faydası olur, soru işaretlerini giderir. Aynı zamanda bazı tavsiyeler de yer alacak. Ve evet, uzun bir yazı bu.
Bu yaz kesin yapıyoruz!
Interrail’in klişeleşmiş sözlerinden biridir bu. Hep istenen, ama kolay kolay yapılamayan bir seyahat şeklidir interrail. Benzer durumlarla ben de çokca karşılaştım. Üniversite yıllarında maddi engeller vardı. İş hayatına atılınca, zaman engeli çıktı karşıma. Ancak bu yaz, yeni bir işe girmeden hemen önce, ‘fırsat bu fırsat‘ diyerek, o treni kaçırmadım bu sefer.
Zaman, para, enerji. Bu 3’ü lazım interrail için. Hepsine de sahip olduğum bir dönemde ve Interrail Türkiye ailesinden aldığım cesaret ile, gerekli işlemleri yaparak, 30 Ağustos-2 Ekim arasında toplam 34 günlük bir seyahat gerçekleştirdim. Gezdiğim şehirler: Priştine, Saraybosna, Zagreb, Ljubljana, Venedik, Floransa, Roma, Pisa, La Spezia (Cinque Terre), Milano, Nice, Barselona, Lizbon, Porto, Paris, Brugge, Brüksel, Amsterdam, Prag, Budapeşte, Sofya, Selanik, Atina.
Interrail Öncesi
Interrail’e çıkmadan yapılması gereken bazı temel işlemler var. Öncelikle pasaport lazım. Sonrasında, Schengen bölgesi için vize gerekiyor. En çok can sıkan durum bu. Vize için bir sürü evrak hazırlamak gerekiyor. Bilet, konaklama rezervasyonu, hesap dökümü, sponsor belgesi vs.. Zaman alan bir işlem. Ama vize de sorun çıkan pek kimse olmuyor. Sonuçta turistiz, tabii ki kabul ediyorlar.
Çanta da çok önemli. Sonuçta uzun bir süre evin sırtında dolaşacaksın. Yeterli donanımlara sahip olmak gerek.
En önemlisi ise, ayakkabı. Senin en iyi dostun ayakkabın oluyor gezi boyunca. O yüzden, riske girmeden, seni yarı yolda bırakmayacak bir ayakkabı ile yola çıkmak gerek.
Uyku tulumu da bence önemli. Tren yolculuklarında geceleri hayat kurtarır.
Bunun dışında, kitap, not almak için defter, müzik çalar vs.. de önemli ihtiyaçlar..
- Plan
Interrail’in ruhunda özgür olmak vardır, çok fazla planı kaldırmaz. Yapılan planlara genelde uyulamaz. O yüzden, taslak bir plan dışında, çok fazla plan yapmamak gerek. Taslak plandan kastım, ne zaman başlayıp, ne zaman bitireceğin, nereden başlayıp, nerede bitireceğin ile alakalı. Gerisi yolda belli olur 🙂
- Tek çık!
Bir diğer klişeleşmiş söz de budur. Interrail’e tek çıkılmalı ve özgürlüğü sonuna kadar yaşamalı. Arkadaşı ile vs.. çıkanlar, genelde problem yaşıyorlar. Uzun süre birisi ile her zaman mükemmel anlaşmak, gerçekten çok zor. Yemek, gezi, uyku vs.. her türlü zevkler ayrışır. Hem tek çıkıldığında, çok daha fazla insan ile tanışma imkanına da erişebiliyorsun. ‘Tek başıma nasıl olur?‘ sorusu akıllara gelebilir. Tek başına yapılamayacak ne olabilir ki?
- Ulaşım
Ulaşım, doğal olarak tren ile oluyor. Avrupa’da tren ağı çok gelişmiş. Çok rahat tren buluyorsun çoğu zaman. Ancak Avrupa’ya giriş ve çıkış için, genelde uçak tercih ediliyor ki, bu da zamandan kazanmak için çok uygun. O yüzden giriş ve çıkış noktalarını iyi belirlemek, ucuz uçak bileti kovalamak gerekiyor. Ucuz diye, benim gibi Priştina’dan da başlamamak gerek ama. Priştina’dan tren yok çünkü 🙂 Bunun gibi bazı yerlerde, otobüs kullanmak gerekiyor ki bence uzak durmak gerek. Tren konforundan çok uzak otobüsler. Şehir içi ulaşımlar, çok fazla kafaya takılmaması gereken bir konu. Zaten bir çok yeri gezerek dolaşabiliyorsun. Şehir içi ulaşım kullanmak gerektiğinde, tramvaylar ve otobüsler için bir çok yerde para vermeden kullanmak mümkün oluyor. Metrolarda da kısmen geçerli. Tabii yakalanma durumunda ceza yeme ihtimali var ama küçücük bir ihtimal o. Önemli olan nokta, turist olduğunu belli etmemek. Otostop da zaman zaman denenebilir. Can kurtaran uygulama, Railplanner.
- Konaklama
En çok merak edilen soru bu her zaman. Konaklama yeri, genel olarak hostel. Hosteller, pansiyon tarzı, yaklaşık 8 kişinin aynı odayı paylaştığı yerler. Bazısında kahvaltı olabiliyor ki kesinlikle bunlar tercih edilmeli bence. Gara yakınlık uzaklığına göre, şehir merkezine göre, fiyatına göre vs.. gibi kriterler ile, en uygun hosteller aranır. Can kurtaran uygulama ise, ‘Booking’ ve ‘Hostelworld’. ‘Trende gece yolcuğulu yaparım‘ düşüncesi herkes de olur, ancak bu çok olağan bir durum değil. Çok fazla gece treni olmuyor genelde. Bunun dışında, kamp alanları var bir çok şehirde, tercih edilebilir. Bazen garda kalınabilir, ya da şehrin güvenli bir parkında. Ben toplamda 4 gece kampta, 5 gece trende, 2 gece garda kaldım. Gerisi hostel ve ev.
- Güvenlik
‘Avrupa güvenli mi?’ sorusu da çok geliyor. Çok kısaca bahsedeceğim. İstanbul’da, Ankara’da yaşayan birisi için, inanılmaz derecede güvenli. En az dert edilecek problem bu olmalı.
- Yemek
Eğer dert etmek gereken bir konu var ise, bu yemek olabilir. Yemek kültürü bambaşka bir şeydir ve Avrupa’nın birçok bölgesinde, Türkiye’dekine benzer bir kültür olmamakla birlikte, o kadar fazla yemek kültürleri de yoktur. Bunun yanında, eğer domuz eti yemiyor/sevmiyorsanız, tercihler baya bir azalıyor. Neyse ki, Türkler bu boşluğu da kapatmış ve bir çok şehirde dönerci açmışlar. Can simidi gibi adeta.
Yerel lezzetleri tatmak lazım tabii. İtalya’da makarna, pizza, dondurma; İspanya’da tapas vs.. denenmeli. Fiyatlar çok uçuk değil, ama Türkiye’ye göre genel olarak pahalı.
- Para
Para saklama konusu da önemli. Banka da tutulabilir ve ihtiyaç oldukça çekilebilir. Bankaların komisyon kestiğini unutmamak lazım. Nakito Kart baya iyi bu konuda. Yanında da taşınabilir. Tabii temkinli olmayı gerektiriyor bu. Barselona’da tanıştığım bir arkadaşım, tabletini çaldırmıştı mesela.
- Kıyafet
Çok fazla bir şey almamak gerek. O çanta zamanla taşınmaz olabiliyor 🙂
- Uyku
Interrail genel olarak yorucu bir seyahat şekli. Ve devamlılığı olduğu için, uykuyu iyi ayarlamak lazım. Trenlerde mümkün olduğunca uyunabilir. Konaklama yerlerinde ben çok uzun süreler uyumamayı tercih ettim. Çünkü birçok şehrin gecesi ve gündüzü ayrı bir güzel olabiliyor.
- Dil
İngilizce ile her yerde işini halletmek mümkün. Öyle çok iyi bir İngilizce olmadan da, rahat bir şekilde gezmek mümkün. Avrupa’nın hemen her yerinde Türk görmek mümkün. Zaten yollarda da çok fazla Türk ile karşılaşmak, son derece olası. Tüm interrail boyunca, sadece 3 gün Türkçe konuşmadım.
Biraz da şehirler üzerinden, gezdiğim yerler hakkında bir şeyler yazmak istiyorum..
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bazı şehirler tam bir hayal kırıklığı idi. Bazıları ise, ön yargılarımı yıkmama neden olacak kadar güzellikte idi.
- Selanik
Tüm gezim boyunca, en güzel zaman geçirdiğim, en çok beğendiğim yer oldu Selanik. Genelde Interrailciler rotalarına pek koymazlar Selanik’i. Benim için mecburen uğranması gereken bir yerdi. İyi ki de uğramışım diyorum şu anda. İnsanları inanılmaz yardımsever öncelikle. Son derece sıcakkanlılar. Akdeniz insanı diye tabir edebileceğim türden. Yemekleri güzel, şehir küçük ve şirin. İzmir’e oldukça fazla benziyor. 1 gün kaldım Selanik’de ve 1 gün yeterli Interrail yapan birisi için.
- Roma
Avrupa’nın en fazla turist çeken şehirlerinden birisi olan Roma, adeta bir açık hava müzesi. Gezmeye doyulamayan sokakları, tarihi yapıları, yemekleri ile mutlaka gidilmesi gereken bir yer. 3 gün kaldım Roma’da ve doya doya gezdim her yerini. Bir de Kolezyum’a gittiğim gün, İtalya’da tüm müzelerin bedava olduğu bir gündü ve o gün sanırım 5 tane müze dolaştım :)Vatikan ise, gerçekten büyüleyici bir yerdi.
- Brugge
Özel bir ilgim vardı Brugge’a. Mutlaka görmek istiyordum. Beklentilerimi fazlası ile karşıladı. Lego gibi bir şehir burası. Yapılara bakmaya doyamıyor insan. Saat 18:00’dan sonra ise, inanılmaz bir sessizlik hakim şehre. Herkes evlerine gidiyor. Şehri kapatıyorlar bir nevi. En fazla insan, sanırım bizim hostelimizde idi 🙂 Yaklaşık 6 Türk arkadaş ile tanıştım o gün ve Brugge’deki hostelim çok güzeldi. 1 gece kaldım ve yeterli bir zaman. Hatta kalmadan, günübirlik bile gezilebilir.
- Prag
Prag’da her şey var. Tarih, doğa, mimari, eğlence. Doyumsuz bir şehir. Klarnet ile Heal The World çalan bir sokak sanatçısı vardı. Şaşırmıştım ve yolumu değiştirmeme sebep olmuştu. Prag’da 1 gün kaldım, yetmedi.
- Cinque Terre
İtalyanca’da ‘5 Köy’ anlamına gelen bu bölge, UNESCO tarafından koruma altında. Köyler arası iletişim mümkün, ancak ben sadece 1 tanesine, Riomaggiore’ye gidebildim. 1 tanesi bile son derece huzur verse de, diğerlerine gidememiş olmak, o patikalardan yürümemiş olmak, içimde bir ukde olarak kaldı. Geri gitmek istesem de, fırsat bulamadım maalesef. En güzel meyveli dondurmayı burada yedim.
- Floransa
İtalya’nın mimari açıdan en güzel örneklerini sergilediği bir şehir. 2 gece kampta kaldım ve son derece memnun ayrıldım bu şehirden de.
- Paris
Fransa’ya karşı önyargılıydım, ancak gittiğim 3 Fransız şehri de tabularımı yıkmama neden oldu. Paris, İstanbul’dan büyük tek şehir sanırım. Kalabalık, karışık. Ama Eyfel’e çıkıp, tüm şehri izlemek, bir çok şeye değiyor doğrusu. Eyfel’e akşam çıkmak, çok daha güzel.
- Barselona
Barselona’nın ara sokakları çok eğlenceli. Futbol temalı bir film setine de dahil olduk burada. Şehrin her yerinde Gaudi’nin izleri var. 3 gece kaldım Barselona’da. Kaldığım hostel, inanılmaz güzeldi. Kahvaltısı sınırsızdı ve biz de sınırları baya bir zorladık 🙂
- Amsterdam
Roma gibi çok fazla turist çeken bir yer burası da. Nehirleri, müzeleri vs.. mutlaka görülmesi gereken bir yer. 3 gece kaldım Amsterdam’da, yeterli bir süre.
- Milano
Interrail için rotaya eklenmemesi gereken bir yer bence. Moda’nın başkenti. Her yer alışveriş mağazaları ile dolu. Benim için özel bir sebebi vardı. Taraftarı olduğum AC Milan takımı için gittim bu şehre. Hatta 2 defa gittim 🙂 2.si maça gitmek içindi. Benim hayallerimden birisi idi San Siro’da maç izlemek ve Juventus ile olan maçımızı izleme fırsatı buldum. Maça yetişebilmek için çektiğim çileyi ise, bir ben bilirim. Ancak stada varınca, tüm bu çileye fazlası ile değdi. Atmosfer inanılmaz güzel. Umarım tüm Milanistalar San Siro’da maç izleme fırsatını yakalar.
Toparlayalım ve bitirelim.
Interrail yapma konusunda çekinmeyi gerektirecek neredeyse hiçbir şey yok. Çok fazla plan yapmadan, çantanı alıp yola çıkmak en iyisi. Yollar her şeyi öğretiyor. Sevgiyi de, dostluğu da, mücadeleyi de. Kendini keşfetmek için de son derece uygun bir seyahat şekli interrail.
Yolculuk öncesinde cesaret ve fikir verme konusunda; yolculuk esnasında trenler, kalacak yer vs.. gibi konularda yaptıkları yardım ile; yolculuk sonrasında da halen devam eden dostluklara vesile olan Interrail Türkiye ailesine de özel bir teşekkür etmek istedim. İyi ki varsınız 🙂
Bir yerlere gitmek, bir şehre ulaşmak güzeldi. Ama yollarda olmak. İşte en güzeli de oydu.
Ne güzel yazmışsın Tanercim, eline sağlık 🙂
Gittiğin yerler nasıldı dediğimizde “güzeldi” demiştin sadece. Daha detaylı bilgi alabildik böylece 🙂
Sevgiler
Teşekkür ettim. Özet geçmişim ben o sırada demek ki 🙂
Güzel yazmışsın dostum. Özellikle son cümleni çok beğendim. “Bir yerlere gitmek, bir şehre ulaşmak güzeldi. Ama yollarda olmak. İşte en güzeli de oydu.”