Belgesel izlemeyi, filmden daha çok seviyorum. İyi bir belgesel, son derece bilgilendirici olabiliyor. Bunun yanında, gerçekleri görmek için, çevremizde olan bitenin farkımıza varmamız için bir kapı aralıyor daima. Dahası, arkasında para tutkusu yok. Sanat için, insanlık için yapılmış çalışmalar olduğunu her karesinde hissettiriyor. Günü kurtarmıyor, yarına, çok sonralara ulaşıyor. Geniş kitlelere hitap ediyor.
Belgeseller, maalesef ülkemizde çok fazla ilgi görmüyor. Zaman zaman bağımsız sinemalarda gösterime giriyor, ancak çok fazla vizyonda kal(a)mıyor. Son 1 yılda Documentarist dışında gittiğim belgesel filmleri düşünüyorum da, bir elin parmaklarını geçmiyor. Vizyona girenlerin sayısı da bundan çok farklı değil zaten. Bu açıdan Documentarist, bulunmaz bir nimet. Belgesel Festivalinin, İKSV’nin eline düşmemesi ise, bir başka artı. Son yıllarda İstanbul Film Festivali’nin, sadece Lale İnsanları’na (!) hitap eden görüntüsü, festival kavramını yeniden sorgulatmaya fazlasıyla yetti. Festival, halka hitap etmeli. Parası olan, basın kartı olan, eşi dostu olan ayrıcalıklı (!) insanlara değil, herkese!.
Documentarist’in ayrıntılı programına şu adresten ulaşılabilir: Documentarist Ana Sayfa
Bu seneki programda, Tükettiğimiz Dünya, Türkiye Panorama, Uluslararası Panorama ve Müzik Belgeselleri bölümü üzerinde yoğunlaştığım bir program hazırladım.
Bir Cevap Yazın