Sanırım son yıllarda hiç bir filmi bu kadar merakle beklemedim. Beklentilerin tavan yaptığı bir film oldu The Dark Night Rises. Nasıl yapmasın? Serinin önceki 2 filmi mükemmel, yazan-yöneten Christopher Nolan, serinin son filmi ve bu kadar büyük bir kadro. Özellikle kadroya değinmek istiyorum ki, sanırım hiç bir filmde bu kadar fazla sayıda büyük oyuncu bir araya gelmemişti. Muhtemelen yakın bir gelecekte de gelmeyecektir. Aslında oyuncular C.Nolan’ın daha önceki filmlerinde yer verdiği isimler. ancak bu sefer hepsini bir araya getirmeyi başarmış, bir de yanlarına Anne Hathaway’i eklemiş. Christian Bale, Gary Oldman, Tom Hardy, Joseph Gordon-Levitt, Anne Hathaway, Marion Cotillard, Morgan Freeman, Michael Caine. Böyle bir kadroyu toplamak, ancak C.Nolan’ın yapabileceği bir iş.
Güzel film olacağı öngörüsü ile, gidilebilecek en güzel salonda izlemek istedim filmi. Film Imax teknolojisi ile çekildiği için, Imax salonlar uygun olacaktı ki, Türkiye’de şu anda sadece 2 tane var. Teki İstinye Park, teki Ankamall’da. Daha önce İstinye Park Imax’de Avatar’ı izlediğim ve muhteşem bir deneyim yaşadığım için, The Dark Night Rises’ı da burada izlemeye karar verdik ve 3 hafta önceden en güzel yerden biletimizi kaptık pazar günü için. Devasa perdesi olan bu salonda, filmi izlerken koltukların titrediğini hissediyorsunuz. Herkesin en az bir defa gitmesi gereken bir salon bence orası.
Filme gelince, ki biraz spoiler içerebilir buradan sonrası. Henüz izlememiş olanlar, dikkat!.
Başlangıçtaki uçak sahnesi ve patlama sahneleri, görsellik açısından çok çok iyiydi.
Devam filmlerinde, son filmler genelde vasat olmaya mahkumdurlar. The Dark Night Rises’ı tam olarak bu kategoriye sokamayız, ancak The Dark Night öyle bir film olmuştu ki, onu geçebilecek film yapmak gerçekten çok zordu.
Diğer filmlerden farklı karakterler vardı. Bane (Tom Hardy) karakteri, bu filmin merkezinde yer aldı. Komiser Blake (Joseph Gordon-Levitt) bir diğer öne çıkan isim oldu ve finali güzel yaptı. Bir an hikayenin devamı gelebilir mi sorularuna bile neden oldu, ancak devamının gelmeyeceği defalarca tekrarlanmıştı C.Nolan tarafından. Catwoman rolünde Anne Hathaway’i izledik. Bu rolü kaldırması konusunda en çok şüphe yaratan oyuncuydu, ancak filmde hiç sırıtmadı. Film boyunca tebessüm etmemize neden olan sahnelerin tamamında yer aldı ki kendisini daha da bir sevdirdi. Ve Marion Cotillard. Inception sonrası C.Nolan yine şans verdi kendisine. Yeteneği tartışılmaz, çok önemli bir oyuncu. Miranda rolünde izliyoruz kendisini. Ama bu kadını hangi filmde izlesem, kötü bir rol ile karşıma çıkıyor. Bu sefer dedim ki, “Tamam, şimdi oldu.” Ama yine çıkardı maskesini, filmin tüm seyrini değiştirdi. Bruce Wayne (Batman), Gordon, Alfred ve Fox ise aynı karakterlerini devam ettirdiler. Batman’in geri dönmesi ise, filmin en güzel sahnelerinden biriydi şüphesiz.
Ve tabii son sahne. C.Nolan’ın filmlerinde hep son sahneler çok önemli olmuştur. Yine benzer bir son yapıyor ünlü yönetmen. Öyle bir son 5 dakika yapıyor ki, 5 dakika oturup düşünüyorsunuz “ne oldu acaba?” diye.
Müzikleri yine Hans Zimmer yapıyor The Dark Night Rises’da. Yine mükemmel.
Efsane sona eriyor bu filmle. İzlemeyen var ise, güzel bir sinema deneyimi için mutlaka gidip görmeli..
Bir Cevap Yazın